Ethic Metal A.Ş.

AB’nin Yeni Emisyon Hedefleri ve Türkiye’ye Etkileri: 2035–2040 Yol Haritası

  • Kütüphane
  • Sektör
  • AB’nin Yeni Emisyon Hedefleri ve Türkiye’ye Etkileri: 2035–2040 Yol Haritası
AB’nin 2035 ve 2040 iklim hedeflerindeki belirsizlik, Türkiye için ihracatta riskler doğururken karbon yönetimi ve yeşil büyüme fırsatlarını da öne çıkarıyor. Bu süreçte şirketler, rekabet gücünü korumak için dijital çözümlerle şeffaf ve uyumlu olmalı.
19.09.2025

Avrupa Birliği (AB), iklim politikalarında uzun süredir küresel liderliğini korumaya çalışıyor. Avrupa Yeşil Mutabakatı ve AB İklim Yasası ile 2050’de iklim nötrlüğüne ulaşmayı taahhüt eden AB, 2030’a kadar sera gazı (GHG) emisyonlarını en az %55 oranında azaltma sözü vermişti. Ancak bu yol haritasının yalnızca 2030 ve 2050 hedeflerinden ibaret olmaması gerektiği, giderek daha yüksek sesle dile getiriliyor. Bu nedenle, 2035 ve 2040 için yeni ara hedefler AB’nin iklim stratejisinin merkezinde yer alıyor.

Son günlerde ise AB içinde bu ara hedefler konusunda ciddi görüş ayrılıkları gündeme geldi. Bazı ülkeler yüksek maliyetler ve sosyal baskılardan çekinirken, öncü ülkeler iklim nötrlüğünün ancak hızlı adımlarla mümkün olabileceğini savunuyor. Bu tartışmalar, AB’nin 2025 sonunda Brezilya’da düzenlenecek COP30 zirvesine güncellenmiş hedeflerle katılamama riskini doğuruyor. Bu tür bir gecikme, yalnızca AB’nin küresel liderlik rolünü zedelemekle kalmaz, aynı zamanda ticari ortaklar için de belirsizlik yaratır.


AB İçindeki Görüş Ayrılıkları

AB’nin iklim politikaları “yük paylaşımı” ilkesi üzerine kuruludur. Ekonomik kapasitesi ve enerji profili güçlü olan ülkelerden daha fazla, fosil yakıtlara bağımlı olanlardan ise daha sınırlı katkı beklenir. Bu durum özellikle Doğu Avrupa ülkeleri ile Batı Avrupa ülkeleri arasında gerilim yaratıyor.

  • Polonya, Macaristan gibi ülkeler, fosil bağımlılıkları nedeniyle daha yavaş bir geçiş talep ediyor.

  • Almanya, Fransa ve İskandinav ülkeleri ise yenilenebilir yatırımları sayesinde daha iddialı hedefler için baskı yapıyor.

  • Bu farklılık, karar alma süreçlerini yavaşlatıyor ve AB’nin ortak pozisyon oluşturmasını zorlaştırıyor.

AB’nin karar mekanizmalarındaki bu yavaşlık, karbon piyasalarında da dalgalanmalara neden olabilir. Örneğin, AB Emisyon Ticaret Sistemi (ETS) fiyatlarının hedef belirsizliği nedeniyle istikrarsızlaşma riski gündeme gelmektedir.


2035 ve 2040 Hedeflerinin Önemi

2030–2050 arasındaki dönem, iklim nötrlüğüne ulaşmak için kritik bir “köprü dönem”dir. Eğer AB, 2035 ve 2040 için güçlü ara hedefler koymazsa, 2050 net sıfır hedefinden sapma riski artar.

Bu ara hedefler yalnızca çevresel fayda sağlamaz, aynı zamanda öngörülebilirlik ve yatırım güvenliği yaratır. Enerji, sanayi, ulaşım ve tarım sektörlerinde yapılacak uzun vadeli yatırımların çoğu bu hedeflere göre şekillenecektir. Belirsizlik ise hem şirketlerin kararlarını hem de uluslararası yatırımcıların güvenini zedeleyebilir.


Türkiye’ye Yansımaları

Türkiye, AB ile en yakın ticari partnerlerden biridir. İhracatın yaklaşık %40–50’si AB’ye yapılmakta ve bunun önemli bir kısmı yüksek karbon yoğunluğuna sahip sektörlerden oluşmaktadır:

  • Çelik ve çimento

  • Alüminyum

  • Gübre ve kimyasallar

  • Elektrik ticareti

Bu sektörler, AB’nin Karbon Sınır Düzenleme Mekanizması (CBAM) kapsamında doğrudan etkilenecektir. Türk ihracatçılar, ürünlerinin gömülü karbonunu raporlamak ve buna bağlı maliyetleri karşılamak zorunda kalacaklardır.

AB’nin yeni hedeflerinde yaşanacak olası gecikmeler, Türk şirketlerine kısa vadede hareket alanı sağlayabilir. Ancak uzun vadede daha sıkı iklim politikalarının kaçınılmaz olacağı açıktır. Bu nedenle Türkiye’nin, 2025’te kabul edilen İklim Yasası ve planlanan Emisyon Ticaret Sistemi (ETS) ile AB’ye paralel bir yol izlemesi büyük önem taşımaktadır.


İş Dünyası İçin Stratejik Öneriler

Türk şirketleri için mesaj nettir:

  1. Karbon yönetimi artık bir tercih değil, zorunluluk.

  2. Erken uyum sağlayan şirketler hem maliyet avantajı yakalayacak hem de rekabet gücünü artıracaktır.

  3. Dijital çözümler (ör. CO2 Manager) sayesinde emisyon ölçüm ve raporlama süreçleri şeffaf, standartlara uygun ve denetlenebilir hale gelecektir.

  4. Yeşil dönüşüm, yalnızca CBAM uyumu için değil, aynı zamanda yeşil finansmana erişim için de kritik bir faktördür. Uluslararası yatırımcılar, karbon risklerini azaltmış şirketlere daha fazla yönelmektedir.


Sonuç

AB’nin 2035 ve 2040 hedefleri üzerine yaşadığı belirsizlik, yalnızca Brüksel’deki bir siyasi tartışma değildir. Bu gelişmeler, Türkiye’nin sanayisi ve ihracatı için de doğrudan stratejik öneme sahiptir. Gecikmeler kısa süreli fırsatlar sunsa da, iklim politikalarının sıkılaşacağı kesindir.

Türkiye’nin yeni iklim yasası, ETS hazırlıkları ve 2053 net sıfır hedefi, iş dünyası için hem bir sorumluluk hem de bir fırsat kapısı açmaktadır. Bu fırsatı değerlendiren şirketler, yalnızca AB pazarında rekabet gücünü korumakla kalmayacak, aynı zamanda küresel iklim mücadelesine de katkıda bulunacaktır.


 

Kaynaklar: